
Bir gün kapı çaldı. Gelen genç bir kurye, elinde büyük bir paketle kapıda bekliyordu. Gülümseyerek, “Doğum gününüz kutlu olsun efendim. Eşiniz 10 gün önce bu hediyeyi hazırlayıp bugün teslim etmemizi istedi,” dedi. Kuryeyi gönderdikten sonra adam, elleri titreyerek paketi açtı.
Kutunun en üstünde bir kazak vardı. Yanına iliştirilmiş bir notta şöyle yazıyordu:
“Çok beğenmiştin bu kazağı ama bana elbise almak için vazgeçmiştin. Güle güle kullan aşkım.”
Altında bir saat vardı. Yine bir not iliştirilmişti:
“Eve geç kaldığın her dakika benim için ölüm gibiydi. Umarım artık geç kalmazsın.”
Kutunun en altında ise bir kart vardı. Üzerinde şu yazıyordu:
“Bu belki son hediyem olacak, belki de hep yan yana kutlayacağız. Bizli nice senelere, aşkım.”
Adam, eşinin kendi mutluluğunu düşünerek hazırladığı bu hediyeleri gördüğünde kalbine bir taş oturdu. O gün, eşi mağazaya gidip hediyeleri hazırlatmıştı. Dönüşte telefonunun şarjı bitmişti ve eşini merak ettirmemek için yolun karşısındaki kulübeden aramak istemişti. Ancak hızla gelen bir araba, o an her şeyi değiştirmişti.
Adam, eşinin masumiyetini ve sevgisini anlamıştı ama artık çok geçti. Hayattaki en zor şey, kafamızdaki önyargıları kırmaktır. Adam, bu gerçekle bir ömür boyu yaşayacaktı.