Bazen doğa, en beklenmedik anlarda en savunmasız sırlarını önümüze bırakır. Şiddetli bir yağmurun ardından bahçeye çıktığınızda, toprakla birleşmiş, ne olduğu bile tam anlaşılamayan bir canlının yaşam savaşına tanıklık etseniz ne yapardınız? Bugün, imkansız denilen bir geri dönüşün, gizemli bir serüvenin hikayesini anlatıyoruz.

Her şey gri bir gökyüzü ve sağanak yağışın ardından gelen o sessizlikle başladı. Çiçek saksılarının kuytusunda, ıslak toprağın üzerinde kıpırtısız yatan bir canlı vardı. Henüz tüysüz, pespembe ve o kadar küçüktü ki… İlk bakışta ne bir türe benziyordu ne de hayatta olduğuna dair bir işaret veriyordu. Çamurların arasından nazikçe avuçlara alınan bu “isimsiz misafir”, aslında bir mucizenin başlangıcıydı.

Durumu kritikti. Bir kağıt havlu üzerine yatırılan bu minicik bedenin kalbi neredeyse durmak üzereydi. Parmak ucuyla yapılan o çok hassas kalp masajı ve göğüs kafesine uygulanan nazik baskılar, aslında ölüme karşı bir meydan okumaydı. Dakikalar süren çaba sonrası, o küçücük ağzın açılıp ilk derin nefesini almasıyla umutlar yeşerdi. Ancak asıl soru hala cevapsızdı: Bu canlı neydi ve büyüyecek miydi?

Beslenme saati geldiğinde, doğanın bu gizemli parçasını hayatta tutmak için en saf içerikler seçildi. Şırıngayla verilen her damla süt, onun pembe derisinin altındaki direnci artırıyordu. Günler geçtikçe bu gizemli canlı değişim geçirmeye başladı. Derisinin üzerinde çok ince beyaz gölgeler belirdi. Kulakları yavaş yavaş uzamaya, form kazanmaya başladı. Evin içinde kutuyla başlayan yolculuk, her gün biraz daha hareketlenen bir serüvene dönüştü.

Haftalar süren titiz bakımın ardından, o çamurlu topraktan çıkan tüysüz canlı, yerini bembeyaz bir buluta bıraktı. Herkesin merakla beklediği o an gelmişti. Boynundaki şık tasması, zıp zıp zıplayan neşeli halleri ve havucu büyük bir iştahla kemirişiyle o artık bir sır değildi…

Kim derdi ki o gün toprağın içinden çıkan bu minik pembe canlı;

  • Kendi boyundaki peluş arkadaşına sarılıp yorgan altında uyuyacak,
  • Süs havuzunda balıklarla beraber serinleyecek,
  • Bahçenin en taze karahindibalarını gurme edasıyla seçecekti…

Bu hikaye, “asla umudu kesme” demenin en somut haliydi. Bir avuç çamurdan, bir tutam sevgiyle doğan bu beyaz tavşan, şimdi evin neşesi ve gören herkesin hayran kaldığı bir yaşam sembolü.

Yorum gönder